7 Ağustos 2011 Pazar

hüznün resmi


               mutluluğu geçtim bana hüznün resmi nedir diye sorsanız işte budur derim..
                                                   Edvard Munch/ Madonna

6 Haziran 2011 Pazartesi

Hakan Günday/ Zargana


zargana üzerine yazmaktan ince ince tırsmaktayım.. halbuki daha yazmadığın yazıdan, izlemediğin filmden, okumadığın kitaptan neden tırsıyorsun ki diye başlayıp bu konudaki psikolojik irdelemelerimle sizi sıkmak istemediğimden hemen düşüncelerime geçiyorum..

öncelikle hakan günday okumak uzun zamandan beri istiyordum.. ani bir kararla listenin üst sıralarına taşıdım zargana'yı ve hızlıca okudum.. ilk şaşırdığım şey kitabın üslubu oldu... zira hakan günday'dan niyeyse böyle ağdalı, uzun cümlelerle dolu, zor okunan bir üslup bekliyordum.. ama gayet kolay okunan ve keyifli bir dil ile karşılaştım.. diğer kitapları nasıl bilmiyorum hepsine bir bakmak lazım.. şaşırdığım ikinci bir şey de yok aslında:)

hikaye karanlık, arka sokaklarda gezinen marjinal bir hikaye.. dolayısıyla uzunluğa değil derinliğe doğru ilerleyen cümlelerle anlatılmış olması ve belki de o karanlığı üslupta değil hikayenin kendisinde bulmak çok daha etkileyici yapıyor anlatılanı.. zargana ise anlaması zor bir tip bana göre.. zargana'ya göre de öyle zaten.. ona göre dünyada yaşayan 4 tip canlı vardır: bitki, hayvan, insan ve zargana... o da kendini arar zaten uzun yıllar boyunca.. ve insanlara gerçek hayatta oynanmak üzere roller yazmaya başlar.. bu oyunun da ona yetmediği yerde kendini anlamak için hayatını sahneye koyar ve biz de oyuncuların rolünü nasıl kabullendiklerini izleriz..

aslında gerçek hayatta da olduğu gibi..

e alıntı yapmadan da olmaz ki şimdi:
"İnsanlar uyurken evlerine hırsızları yollayan hayattır. İnsanlar ölüyken paralarını işletenlerse şirketler. İkisi de durmaz. Sürekli açık bırakırlar ışıklarını..."

daha bir çok, bir çok şeyler söylenebilir benim söyleyeceklerim bu kadar..
 ayrıca bakınız kitabın müziklerinden: the doors/ the end

23 Mayıs 2011 Pazartesi

prensesin uykusu üzerine..



çağan ırmak bana göre "güzel" bir yönetmendir... öyle deli gibi hayranı değilim ama ne yapmış acaba bu sefer diye merak ederim.. prensesin uykusu filmini duyduğumda dedim ki sıra gişe filminde kesin kırıp geçirecek ortalığı.. ama öyle olmadı, çok popüler olmadı ya da popüler olduğu sıralarda ben başka bir şeylerle ilgileniyordum bilmiyorum.. geçen gün filmi izledim, bu gün de sağda solda ne yazılmış ne yorumlar yapılmış diye baktım.. düşünüyorum da sevinç erbulağın saçlarının modeli üzerinden film eleştirilir mi ya? bu mudur yani? cem yılmaz edasıyla sesleniyorum tüm bir film sektörü bunun için mi var ya?

çağan ırmak yapmış aman hadi eleştirelim hep kaka hep kaka diyelim.. ben öyle multi entelektüel, film kültürüne hakim biri değil, efendim nuri bilge ceylan'ı, zeki demirkubuzu, kubricki, bergmanı bilmem kimi hımlaya homlaya değil oflaya puflaya, ayıla bayıla izleyen ve /veya izlemeye çalışan çoğunlukla da öyle filmlerden korkup izlemeyi sürekli erteleyen bir insanım.. benim için güzel film ertesi gün de hala etkisinde olduğum, üzerinde düşündüğüm filmdir.. kim yapmış olursa olsun..

neyse ben daha fazla sinirlenmeden filme döneyim:) çağan ırmak'ın diğer filmlerinde de olduğu gibi hem gülüyor, eğleniyor hem de derinden hüzünleniyorsunuz izlerken.. karakterlerin ise gerçekçilikten ziyade karikatürize tipler olduğunu düşünüyorum.. zaten masal tadında ( yahut masalsı düşlerin oynaklığında:) bir anlatıma sahip olduğu için böyle tiplerin olması da sırıtmıyor.. ve o masal kahramanlarını da anlattığı masalı da seviyorsunuz.. anlatılan masal ise aziz'in (çağlar çorumlu) deyimiyle "tüm dünyadaki masalların aksine uyutmak için değil uyandırmak için"... uyuyan masum bir prenses var çünkü hikayenin odağında... aziz onun dilekleri için çırpınıyor ve etrafındakileri de buna ortak ediyor.. onun macerasını izlerken biz de farklı karakterler ve azizin kendisiyle tanışıyoruz...

aziz, ana kahramanımız ve aşırı derecede iyimser biri ( yahut optimize duygusuluğun kanatlarında bir insan:).. yer yer bu iyimserlik rahatsız edebilir ama ben ondaki garipliği fark ettiğim andan itibaren olduğu gibi kabul ettim onu.. siz de öyle yapın, zira bunda zorlanmayacağınıza eminim çünkü yapay bir pollyanna iyimserliği değil bu, karakterin doğasında var... belki hayata karşı inadına bir umut besleme isteğidir onunkisi kim bilir.. kendi yarattığı hayal dünyasında yaşamak, masallardan bir savunma mekanizması kurmak bizim kalın duvarlarımızdan ve katı gerçekliğimizden çok daha iyidir belki.. hayat öyle daha güzeldir.. ben azizi ve onun hayatı yaşayışını sevdim kısacası..

filme olumsuz eleştiri olarak da şunu söyleyebilirim ki keşke redd grubu filmin bir kahramanı olmasaydı da sadece müziklerini yapmakla kalsaydı..

keyifle, gülümseyerek izlenen hoş bir film olmuş.. son olarak filmin animasyon kısımlarının da çok iyi olduğunu söyleyerek susuyor, çağan ırmak bu işe de girsin diyerek noktayı koyuyorum.. iyi seyirler.. :)








5 Mayıs 2011 Perşembe

yalnızlar rıhtımı mızıka tabları



Yalnızlar Rıhtımı/ Erkin Koray

(10 delikli Do-C- Majör Diatonik Blues Mızıka için)

4      5       6    -5     6  -6   -7 7
Bir  ben   miyim   peri--şan,
-7 -8 7     -7 -6  -6 6 6
gecenin    karanlığında 
5    6    -5  5     -5   6  -6 -7
Yosun  tuttu   gözler--im,
5    6  -5    5 -4 -4   4 4
yalnızlar   rıhtımın-da
7    -7    7 -6   -7 7 -8
Bütün  gece  ağladım,
-9  8 -8    7 -7 -6   6 -5
dalgalar   kucağın-da
5    6      -5 5     -5 6 -6 -7
Yosun   tuttu   gözle-rim,
5   6  -5    5 -4 -4   4 4
yalnızlar rıhtımın--da

Bir beni mi unuttular, uçup gitti martılar
Geceler ben ve deniz, yalnızlar rıhtımında

Bütün gece ağladım, dalgalar kucağında
Yosun tuttu gözlerim, yalnızlar rıhtımında

mızıka tablarım halka açıldı!


uzunca bir süre ben mızıka istiyorum diye ortalarda dolandığım doğrudur...
yakın çevreme sürekli olarak bunu söyledim ve onlarda hı hı diyerek beni yüreklendirdiler sağ olsunlar.. ama gün geldi ve ben bu muradıma erdim.. tabii onu çalmayı da öğrenmek gerekiyordu. kendi çapımda bu çalışmaları sürdürmekteyim...

gel gelelim, internette yaptığım araştırmalarda gördüm ki mızıka çalma metodları ile ilgili bir çok döküman bulmak mümkün.. mümkün olmayan ise, güzelim türkçe şarkıların mızıka tablarının bulunamaması... benim gibi amatör, kendi çapında mızıka çalan arkadaşlara yardımcı olmak amacıyla tablarını çıkardığımız şarkıları burada paylaşmaya karar verdim.. bu konuda bana yardımcı olan osman kazancı'ya teşekkürü bir borç bilirim.. bloguma bu amaçla girecek potansiyel izleyicilerden de ricam, varsa ellerindeki tabları paylaşmalarıdır.. yanlışımız olursa affola...


ilk mızıkalı şarkı için bakınız bir sonraki gönderi:)
şimdiden iyi öttürmeler...

14 Mart 2011 Pazartesi

suluboya dediğin...










































suluboya tekniği en en en zor tekniklerden biri.. hata kabul etmez, düzeltmeye gelmez, kağıdın kalitesi ayrıca önem taşır vesaire.. ben uğraşıyorum yapmaya ama tatmin olabileceğim bir resim henüz yapamadım... çalışmalarım sürüyor.. yukarıdaki gibi örnekleri gördüğümde ise çok kıskanıyorum... sizin de beğeneceğinizi umarak paylaşmaya karar verdim.. molly brill'in eserleridir bunlar kendilerini öpüyorum:)