22 Şubat 2011 Salı

marie laurencin



liseden beridir resmi pek sever kendi çapımda bir şeyler çiziktirmeye çalışırım. ekimden beridir de bir resim kursuna devam etmekteyim. dolayısıyla da daha önce rastlamadığım resimler ve ressamlar öğrenmekteyim. gözüme çarpanları da burada sizlerle paylaşmak istediğim için resim kategorisi oluşturmuştum. lakin orada bir şeyler paylaşmadığımı fark ettim. zaten genelde blogla ilgili olarak aklımdan şöyle düşünceler geçiyor:

lan ben bu kitapla ilgili bloga bir şeyler yazayım, ben bir liste yapmıştım neredeydi o ya, yeni bir liste yapmalı ve oradakileri sırayla yavaş yavaş yazmalıyım, evet kesinlikle düzenli yazmalıyım, hiç olmadı bir kaç şiir koyarım, şu ressamı da eklemek lazım, beatles yazıcaktım ben evet, dur kendime bir kahve yapayım, sigara yakayım, friendfeedte neler var bi bakayım, hımm yeni bir polemik başlamış takip edelim, bu şarkı da güzelmiş dinleyelim.........

ve sonuçta olduğu gibi duran bir blog.. her neyse ben böyleyim işte.. bu fazla uzun bir girizgah oldu ama hazır pıtır pıtır yazıyorken kendimi durdurmak istemiyorum...
aklımda olan bir kaç ressamı şimdilik bilinmeyen bir zamana erteleyip yeni keşfettiğim bir ressam ve beğendiğim bir kaç resmiyle bu konuya da dokunmuş olayım istiyorum:

marie laurencin

resimlerinde genellikle kadınlar yer alıyor... kullandığı pastel renklerdeki yumuşak ve romantik uyum şahsen benim pek hoşuma gitti.. internette yaptığım çok kısa bir araştırma sonucu kendisinin picasso'nun da içinde bulunduğu ressam kuşağından olduğunu ve kübizmden etkilendiğini öğrenmiş bulunmaktayım. ressam hakkında edinilecek en kolay bilgi ise şair guaillaume apollinaire'nin sevgilisi olduğu bilgisi.. ah magazin peşinde koşan dünya ah.. tabi şiirlerini etkilemiş olması da bu konuya ulaşmamızı kolaylaştırıyor olabilir. hemen böyle değerlendirmemek lazım..her neyse sevdiğim bir kaç eserini burada paylaşarak çenemi kapatıyorum.. aşağıda gördüğünüz resimler benim sevdiğim tarzdaki resimleridir. ayrıca ressamın bariz bir picasso etkisinin hissedildiği resimleri de var, ben onları seçmedim merak edenler kendi imkanlarını kullanabilir. yeni bir şeyler öğrenirseniz bana da haber edin..



yukarıdaki resmin kötü bir suluboya röprodüksiyonunu geçtiğimiz hafta sonu yaptım.



bu ise favorim, kendisini guaj çalışmayı düşünüyorum...

çöpten masallar...


ben bir masal severim...
üslubu, geniş hayal dünyası, olağanüstülükleri, kahramanları, perileri, cinleri, devleri, sarayları, şehzadeleri, konuşan hayvanları, tekerlemeleriyle; absürt olayları, olmayacak işleriyle, çoğunun birbirine benzemesi,ortak yönlerinin bulunmasıyla falanıyla filanıyla çok severim.
oluştuğu toplumun yaşama bakışını olduğu gibi yansıtmasını, kültürü olduğu benimsemesini severim...
bir masal içinde doğduğu toplumun bütün izlerini taşır, bütün değişimlere tanıklık eder ama ister görün ister görmeyin size bunu uykulu kelimelerle anlatır da anlatır...
modern masalları da severim, o üslubu ve hayal dünyasını bugüne taşıyan yazarı öpüp alnıma koyarım... başımataaacederim...
bunlardan biri Latife Tekin'in Berci Kristin Çöp Masalları...
bu kitapla ilgili olarak duyduğum bir söz ilgimi çekti ve kitabı okuma listeme aldım.. şimdi bunun ayrıntısına girmeyeceğim:)
bir masal dünyasına adım attım ilk cümle ile birlikte... bir kültür doğdu, gelişti ve bambaşka bir şeye dönüştü gözümün önünde.. çöplerin içinde, fabrikaların arasında, rüzgara karşı...
tekerlemeleri, şiirleri, ermişleri, efsaneleri, türküleri, oyunları, tüm söylenceleriyle...
dünyanın dört bir yanında toplaşıp bir olmaya karar vermiş bütün insanlar gibi..
yalnız malzemeler çöpten, naylondan, kolu bacağı kopmuş oyuncak bebeklerden, pis kokudan, plastikten, fabrika atıklarındandır... aldırmayın..
simgelerle örülmüş bir anlatımı var kitabın, birileri bu simgeleri masaya yatırıp incik cincik çözebilir, çözmüştür bile ben bakmadım... böyle akademik okumalara gelen biri değilim hele de dilin güzelliğine kendimi kaptırmış, alıp başımı hayal alemine gitmişsem..
aslında kısaca şunu anlatmaya çalışıyorum, o simgeleri aklınızda tam olarak somutlaştırmasanız da, her modern çağ insanı gibi taa içinizde duyuyor ve özümsüyorsunuz... zira zaten o hayatı yaşıyor ve biliyorsunuz...
güllü baba, sırma, lado, bay izak, kel ali, şiirli hoca, çöp bakkal, kürt cemal ve niceleri bu modern zaman masalının kısacık maceraları dilden dile dolaşan kahramanları... hızla akan modern zamanlarımızda bizim anlattıklarımız, üzerinde durduklarımız gibi.. bir yudumluk çaya meze.. o kadar... masalda değişen yaşam da öyle...
bu kısacık romanı ben bir kere daha okumayı düşünüyorum, üzerinde uzun uzun durarak, dilin tadına tekrar tekrar vararak..
eğer sürekli koşuşturmaktan ve endişelenmekten bıktıysanız size de tavsiye ederim..

"Onlar uçmasın diye çatılarını tutarken şehirdeki tüm kuşlar toplanıp naylon tahta evler mahallesine geldiler. Konduların üstünde eğri eğri uçarak, kuş olmaya, kanat takmaya heves eden çatılara güldüler...
cik cik çatıcık uçsana
beşikten kanat taksana
bize bir bebek atsana
cik cik bebecik cik cik "

esen kalın...